Otizm Spektrum Bozukluğu tanısı alan çocuklarda erken başlanacak okul öncesi eğitimin önemine değinen Çocuk Gelişimi Uzmanı Melis Hıdır, “Otizm tanısını alan bireylerde erken yaşta başlanacak nitelikli özel eğitim hizmetleri ile tüm gelişim alanlarında önemli ilerlemeler kaydedilebiliyor” dedi.
“Otizm, erken çocukluk döneminde ortaya çıkan, sosyal-etkileşim becerilerindeki zayıflığı, zorluğu ifade eder ve çocuklar bu becerileri kısıtlı-tekrarlayıcı-kalıplaşmış davranışlar ile gösterebilir. Erken çocukluk döneminde tüm gelişim alanlarının desteklenmesi önemli olduğunu kaydeden Çocuk Gelişimi Uzmanı Melis Hıdır, “Erken çocukluk döneminde başlayan birebir özel eğitim hizmetlerinin, okul öncesi eğitim kurumlarında ve sonrasındaki eğitim yaşamlarını destekli veya desteksiz bir kaynaştırma eğitimi ile sürdürmesine olanak sağlar. OSB’li bireylerin spektrum bozukluğu belirtilerinin yanında ciddi öğrenme ve davranış problemlerinin olduğu göz önünde bulundurulursa, tanı alan çocuklarla çalışan profesyonellerin özellikle de kaynaştırma sürecinde okul öncesi öğretmenlerinin çocukların hayatlarına yön veren, ışık tutan bir güce sahip olduklarını söylememiz mümkün” ifadelerini kullandı.
Hıdır, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Tipik gelişim gösteren çocuklar ile OSB’li çocukların uyum sürecini yürütebilen, diğer bir deyişle başarılı bir kaynaştırmayı gerçekleştirebilen, OSB’ye özgü mesleki yeterlikleri bilen ve uygulayabilen, çocukların gelişim alanlarını izleyebilen, değerlendirebilen, eğitim ve öğretim süreçlerinde karşılaşabilecek davranış sorunlarıyla baş edebilen, disiplinler arası takım çalışması, okul ve aile ile işbirliği gibi temel konularda mesleki yeterliklere sahip öğretmenlerin, çocukların hayatlarına dokunması çok önemlidir. Ancak bazı durumlarda kaynaştırma sürecinde olumsuz durumların da yaşandığı görülüyor. Okul öncesi eğitim kurumlarındaki sınıfların kalabalık olması, bu çocuklar için sağlanması gereken materyallerin eksikliği, OSB’li çocukların okul hayatlarının kolaylaştırılmasına yönelik eğitimi olmayan eğitimcilerin, kurum personellerinin ve ailelerin olumsuz tutum ve davranışları tipik gelişim gösteren çocuklar ile OSB’li çocukların uyum sürecinde sıkıntılara neden olabiliyor.”
“Eğitimci duyarlı ve saygılı yaklaşmalı”
Genellikle aile üyelerinin, çocuklarına Otizm Spektrum Bozukluğu tanısı konulduktan sonra “inanmama, inkâr, kendini suçlama, öfke, yas tutma, depresyon ve kabullenme” döngüsünü izlediğini söyleyen İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu Öğr. Gör. Çocuk Gelişimi Uzmanı Melis Hıdır, “Böyle durumlarda bir eğitimcinin çocuklarının otizmli olduğunu öğrenen aile üyelerinin tepkilerine duyarlı ve saygılı bir bakış açısı ile yaklaşabilmesi gerekir. OSB’li çocuklarla çalışırken gerçekleştirilen etkinliklerin, kurulacak doğru iletişimin “sosyal ve iletişim becerileri” alanlarının odağında şekillenmesi ve her öğretmenin bu çocukların ihtiyaçlarına göre müfredat hazırlama ve değiştirme konusunda daha fazla bilgi sahibi olması önemli” dedi.
“Çocuk cesaretlendirilmeli”
Çocuğa desteğe ihtiyacı olduğu hissedilen doğru yer ve doğru zamanda yardımcı olunması gerektiğini belirten Hıdır, “Çocuk mutlaka cesaretlendirilmelidir. Ayrıca dili kullanmada, iletişim başlatma ve sürdürmede, bilişsel becerilerini kullanmada sorun yaşayan OSB’li çocuklarla çalışırken, verilecek bilgilerin görselleştirilmesi çocukların öğrenmesini kolaylaştırabilmektedir. OSB’li çocukların yararı gözetilerek özel eğitim süreçleri desteklenirken gerçekleştirilecek tüm çalışmaların, çocukların farklılıklarına dayalı alay ve zorbalığı azaltacağı, çocukların çok çeşitli yeteneklerinin ve öğrenme ihtiyaçlarının tanınmasını kolaylaştıracağı, duyarlılığı ve çeşitliliğin kabulünü artıracağı unutulmamalıdır” dedi.